benim dünyama hoşgeldiniz...

küçük bir ilçede temiz insanların dünyasından haberler...yaşadığım, tanıdığım güzel hayatlardan küçük hikayeler...her insan farklı bir dünyadır...bunu biliyorum her yeni gün yeni bir dünyayla tanışmaya hazırlanıyorum...öğrenecek çok şey var..

:)

:)
öğretmenliğim ilk günleri...

benim dünyama hoşgeldiniz...

hayat garip...tüm ilginçlikleriyle bizi sarıyor...dünyanın en küçük, en ilginç yerinde de olsak her yeni gün bir şeyler öğreniyoruz...hayatın başka bir güzelliği ile karşılaşıyoruz...işte bu da benim dünyam...

24 Nisan 2010 Cumartesi

semaverde çay keyfi...

kadışehrin'de haftasonu...tüm gün evde olmak çok sıkıcı geldi...ufaklıklar da gelmedi bugün ziyaretime...en iyisi kalkıp onları görmek...gittim bahçeye bir şeyler ekmişler şanslıyım ki tam çay saatine gittim...semaverde çay yaptılar bana...ilk defa bu kadar çok çay içtim...öğrencim faik demledi çayları...faik deyince bahsetmek gerek...faik ,içi tertemiz, deli dolu bir delikanlı...biraz hiperaktif...öğretmenliğimin ilk günlerinde tartışmıştık ama bana çok güzel bir şey öğretti bu tartışma; öğrencilerin ne kadar dikkatli olduklarını...faikciğim evinde bir başka...nasıl heyecanlı...beni memnun etmek için elinden geleni yapıyor...tam bir ev sahibi...dönüşte de evime bıraktı...güzel bir gündü...biraz temiz hava almak, temiz insanlarla birlikte olmak gibisi yok...şimdi düşünmeli en son ne zaman temiz hava aldık? en önemlisi de, en son ne zaman insanların temiz yönlerini gördük....ne demişler nasıl bakarsan öyle görürsün...şimdi tüm önyargılardan arınmalı ve insanların sadece güzelliklerini görmeli...

23 Nisan 2010 Cuma

23 nisan coşkusu...

bugün kadışehri bando sesleriyle inledi...malum 23 nisan...bayram coşkusu tüm çocukları sarmış gibiydi...danslar, şiirler, gösteriler...güneşte çocukların şansına tüm güzelliğiyle parladı üzerimizde...bir zamanlar bende çocuktum...her bayram uçan balon alırdı annem...önce balonu aldığımız için mutlu olurdum sonra da uçtuğu için ağlardım...halbuki adı üzerinde uçan balon...23 nisanda ankara'nın semaları uçan balonlarla dolardı...hatta akşam üzeri bile...buralarda ne baloncu ne pamuk şekerci var...ancak çocuk her yerde çocuk işte...hepsi birbirinden güzel, masum...bu arada içimdeki çocuk, uçan balonu olmasa da, herkesten çok hissetti bayram coşkusunu sanırım...hatta sevdiğim bir öğretmene zorla çikolata bile aldırdım...almasaydı ağlar mıydım yine bilmiyorum:)...yine de böyle hissetmek güzel...içimdeki çocuğu kaybetmemek güzel...içinizde ki çocuğun 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun...

21 Nisan 2010 Çarşamba

umudun bittiği yer...


ve umut biter içine döner insan...kimsesizdir...tutunacak dalı yoktur...yalnız kalmak ister hep...bir şeyler bitsin ister, tükendikçe tükensin ister...oysa umut hiç biter mi? umudun bittiği yer var mı?...insanoğlunu, var olduğundan beri, umudu ayakta tutmuştur; yeni güne bakma, mutlu olma, aşık olma, zengin olma vs...tüm bu beklentiler sayesinde insan hayata bir şekilde tutunmuştur...hayat bazen insanı yorsa da umutları onu yeniden heveslendirmiştir...umudun bittiği yer yoktur bence...insan tüm umutlarını kaybettiğinde bile ölmeyi umut etmez mi?...
 garip bir tezat ama bir gün ölme umudu ayakta tutmaz mı her şeyini kaybetmiş insanı...insanın varoluşunu ortaya koyduğu en önemli yönü değil midir umutlar...evet bu yazıyı okuyorsun...düşün bakalım neleri umut ediyorsun?...ben şuan bu yazıyı okuduğunu umut ediyorum ve mutlu oluyorum...bu olmasa bile...umudun mutlu etmesi için illaki  gerçekleşmesi gerekmez değil mi?...sadece umut etmek yeterli mutlu olmak için...ben de her insan gibi zaman zaman bitkin, kırgın hissediyorum...umutlarımı bulamıyorum...ama o zaman yaptığım en güzel şey küçük bir çocuğun gözlerine bakmak...orada umutların en safı var  işte...kadışehrin'de iki küçük arkadaşım var; ferhat ve sevda...o kadar güzel ve temizler ki...bazen en sıkıldığım zamanlarda kapımı çalıyorlar...iki küçük yürek...birlikte süngerbob izliyoruz...onlar neyi umut ediyor bilmem ama ben içimdeki çocuğu kaybetmemeyi umut ediyorum...

20 Nisan 2010 Salı

kendine yetebilmek...

biraz zordur  kendine yetebilmek...insan kendine yettiği zaman, mutlu olmak için her şey elindedir...dünyanın en ıssız yerinde de olsa bilir; yaşama tutunmayı, hayattan keyif almayı...biraz bencilce ama en çok sevilmeyi hak eden kendimiz değil miyiz?... kendimizi sevmeye başladığımızda ancak başkalarını da sevebiliriz...kendimizi mutlu ettiğimizde ancak başkalarını da mutlu edebiliriz...tüm bunların yolu kendini tanımaktan ve kendine yetmekten geçiyor...hayat bir şekilde akıyor...bir sürü insan gelip geçiyor hayatımızdan...bize kalan ise yine kendimiz...öyleyse şimdi aynaya bakmalı sevilecek, bizi farklı kılan ne kadar çok özelliğimiz varsa görmeliyiz...her insan değerlidir...ama en çok da kendi için değerlidir insan...şimdi biraz nefes alalım...yeni güne bakalım hayat bizim için ne sürprizler hazırladı acaba?....