benim dünyama hoşgeldiniz...

küçük bir ilçede temiz insanların dünyasından haberler...yaşadığım, tanıdığım güzel hayatlardan küçük hikayeler...her insan farklı bir dünyadır...bunu biliyorum her yeni gün yeni bir dünyayla tanışmaya hazırlanıyorum...öğrenecek çok şey var..

:)

:)
öğretmenliğim ilk günleri...

benim dünyama hoşgeldiniz...

hayat garip...tüm ilginçlikleriyle bizi sarıyor...dünyanın en küçük, en ilginç yerinde de olsak her yeni gün bir şeyler öğreniyoruz...hayatın başka bir güzelliği ile karşılaşıyoruz...işte bu da benim dünyam...

24 Aralık 2012 Pazartesi

bu aşk değilde ne?

kadışehri'nde  yağmurlu günler...malum bugün pazar ve ben hafta sonlarını sevmiyorum...okulsuz geçen her bir gün boş geçmiş gibi...hiç bir şey yapmasam bile okuldaki enerji beni mutlu etmeye yetiyor...yazdıklarımı okuduysanız heyecanlı bir yapım olduğunu bilirsiniz...üstelik heyecanlanmam için "büyük nedenlere"e gerek yok...yeni bir kazak giymek, farklı bir kalem sürmek, yeni bir konuya geçmek, kadışehrin'de pizza yiyebilmek, bir arkadaşımın doğum günü; her şey olabilir...
geçmişi düşününce değişimi çok sevdiğim halde bu anlamda değişmediğimi fark ediyorum...öğrenciyken, özellikle de lisedeyken, geceleri biran önce sabah olsun okuluma gideyim istiyordum. çünkü sınıfım çok keyifli bir sınıftı...sakar bir öğrenciydim, arkama bakarak yürüdüğüm için bir öğrenciyle çarpışmıştık...her zaman avantaj olan boyum, o zaman büyük sıkıntı oldu. onun alnı benim yanağıma gelmişti ve çarpışma çok şiddetliydi :) neyse ki ağrı eşiğim düşük...çok ağladı, çok özür diledim...güzel günlerdi...ama aynı heyecan içimde...
              insan aşık olunca da çok heyecanlı oluyor. sevdiğini görmek için bir sürü çaba...deli gibi atan bir yürek, fark edilmek için yapılan onlarca şey...hatta kendinden taviz vermek...asla yapmam dediğin şeyleri yapmak...işte benim işime karşı yaşadıklarımda çok benzer...bir kere hala hemen sabah olsun, okuluma gideyim istiyorum...öğrencilerimden biri farklı bir söz ettiğinde, onun içindeki potansiyeli fark ettiğimde, geleceğe  dair iyi şeyler yapacağını hissettiğimde heyecanlanıyorum...biliyorum onlar birçok şeyden mahrumlar ama hayallerini, umutlarını hiçbir şeyden mahrum etmiyorlar ve en azından bir kısmı bu yüzden çaba harcıyor; bu da işte kalbinizin deli gibi atmasına sebep oluyor...asla erken kalkamam, uykumdan taviz veremem sanıyordum...çünkü ben uyumak uğruna okulunu bir sene uzatan biriyim...ama uyanıyorsunuz hatta bunu zevkle yapıyorsunuz ve yarın pazartesi "yaşasın okul" :)
        şuan içimde yine kendime anlatamadığım bir heyecan var...genelde böyle durumlarda yazıyorum...sanırım iyi şeyler olacak...yeni gün yeni umutlarla gelecek...bu arada kitap okumaya devam ediyorum...okuduğum kitaplarda sevdiğim sözleri not ediyorum...şu sıralar hep aynı cümle aklımda "3 yakın dostu olan insan, gerçekten zengindir"...ben buna inanıyorum...hatta belki bu yüzden kendimi dünyanın en zenginleri listesinde görüyorum...bu ilçeyi bu yüzdende seviyorum...hayat burada çok aktif değil...genelde aynı döngü içinde;okul-ev-arkadaşlar...ama bu durumdan memnuniyetsiz değilim...arkadaşlarımla geçirdiğim anlar ,başka şeylere özlem duymamı engelliyor..yine sevdiğim bir kitapta şöyle yazıyordu; sürekli neşeli ve iyimser insanları, sürekli bedbaht olan insanlardan ayıran en önemli şey olayları nasıl yorumladığıdır... evet hayat kimse için mükemmel değil, şartlar birçoğumuz için olumsuz...ama her şeyden şikayet edip etrafımıza olumsuz enerji verip huzursuz edeceğimize, içinde bulunduğumuz anın tadını çıkarmalıyız...her şeyde , her yerde bir güzellik vardır mutlaka...eğer başka bir şeyde güzellik bulamıyorsak, kendi içimize bakmalıyız; koskoca bir deniz, keşfedilmemiş bir dünya...
                  şimdi uyumalı, sabah aynadaki surete gülümsemeli, bir mucize olduğumuzu fark etmeli, başka dünyalara kucak açmalı, yaşadığımız anlardan zevk almaya bakmalıyız..eğer bunları yapamıyorsak yanlış giden bir şeyler vardır; ki değiştirilmesi lazımdır..çünkü kendimize eziyet etmeye hakkımız yok...içimde ki duyguyu yaşamanız dileğiyle...

27 Kasım 2012 Salı

12 Yıldız Doğarken...

Bu hafta sonu İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü kampüsünde 12 yıldız etkinliğine katıldım..malum cumartesi günü Öğretmenler günüydü ve Kadışehri'nde öğretmenler günü yemeği var..ilçemizde bu tarz etkinlikler çok olmuyor, yemeğe katılma zorunluluğu hissettim..Akşam 21:00'de ilçemize bir saat uzaklıktaki başka bir ilçeden otobüsüm var..12 yıldız etkinliği için İstanbul'a gideceğim...içimde bastıramadığım bir heyecan.. ne zaman hayatımda iyi bir şeyler olacağına inansam bu duygu geçer içimden..bilirim yeni günde umut var..Etkinlikte altı konuşmacı var..ve sadece üç konuşmacıyı tanıyorum..birincisi hepimizin Kanal 7 ekranlarından tanıdığı Erhan Çelik, diğeri benim çevremde herkesin tanıdığı, blogumuz biraz kurcaladıysanız içimdeki potansiyeli görmemi sağlayan Ömer Ekinci, üçüncü konuşmacı ise Facebook'ta  sayfasını profil resminden farkettiğim (ki gördüğüm en güzel mutlu çift resmi) ve sonra mutluluk deneyi adlı deneyine katıldığım kişisel gelişim uzmanı Timur Tiryaki'ydi...
uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından İstanbul'dayım..Deniz aşığı olan bir Ankaralı olarak gördüğüm manzara muazzam...yol boyunca kendi kendimi telkin ettim "acı yok Rocky" uyku yok, yorgunluk yok...öyle de oldu:) üniversiteye geldiğimizde tanışmayı hep hayal ettiğim Ömer Ekinci karşıladı bizi...etrafında bir sürü genç..değişik bir ambiyans var..içimdeki heyecanın diğerlerine yansıdığı düşünürken, birkaç kişiden "12 yıldız başvurusu için size bir cevap geldi mi" soruları üzerine tek heyecanlı olanın ben olmadığımı fark ettim..ve 12.30 itibariyle ilk konuşmacı Erhan Çelik çıktı kürsüye..o kadar doğaldı ki diğer konuşmacılar dinlemeden; iyi ki gelmişim dedim..Ekrandan bazı şeyleri anlayamıyoruz belki..Farklı bakış açısına sahip olduğuna ve sözlerinden  iyi bir aile babası olduğu izlemine kapıldım..özellikle hayal edilen mutlu bir haberi sunuşu hepimizi etkiledi...ve ardından genç yaşında büyük başarılar yakalamış, hatta başarılarını aklımda tutamadığım kadar çok olan ve bu projeyi gönülden desteklediğini hissettiğim Young Ceo Club danışmanı olan Uğur Yasin Aysal çıktı..Stratejinin öneminden bahsetti..özelikle bir işe girerken mevcut durum analizi yapmamız gerektiği, yapmamız gerekenler ve bulunmak istediğimiz nokta...o an tüm bunları geçirdim aklımdan..gelmek istediğim noktayı hayal ediyorum da, mevcut durumun analizini yapmıyorum..bir eksiğimi fark ettim ..stratejik düşününce her şey daha gerçekçi ve daha ulaşılabilir oluyor..iyi bir karateci ve iyi bir koşucuymuş.. genelde insanları tek bir yönüyle düşünüyorum sanırım iş adamıysa spor yapamazmış gibi :)..88 doğumlu yaşı gereği elde ettiği başarılar kıskandırmış olmalı beni :)sonra "Duygusal Sermaye"adlı kitabın yazarı Mehmet Söylemez'i dinliyoruz..hem bir kitap yazarı hemde önemli bir CEO'ymuş...ilk defa karşılaşıyorum kendisiyle ama her sözü aforizma olarak not edilmeli...psikolojiyle ilişkili olduğu o kadar belli ki...benzetmeleri, sunumu o kadar eğlenceli ki hiç bitmesin istedim...bir erkek kadın gibi düşünürse, bir kadında erkek gibi düşünürse başarıyı yakalayabilir diyor..sanırım bir erkek gibi düşünebiliyorum hatta abartıyorum...beni tanıyanlar bilir...ve sonra benim için beklenen an geldi Ömer bey konuşacak..sunumu perdeye yansıdığında, öğrencimin resmini görünce içimde deprem oluyor sandım benim için büyük bir sürprizdi...bazı insanların özel güçleri olduğuna inanırım...belki ses tonu belki anlatıkları, hepimizde bir heyecan yarattı "kabına sığamamak" bunu tanımlar belki...bir şeyler yapmalıyım hissi...orada ki herkesi harekete geçirebilir...evet bunu başarabilir...öğrencilerimin umutsuzluğu üzerine sarf ettiğim bir cümleden bahsediyor...farklı hayatlar yaşasak da duygular birdir...ortamdaki enerjiyi hissedebiliyorsunuz herkes genç ve bir şeyler yapmaya hevesli..resimler geçerken son resimde kendimi gördüm..hemen o resimde olan diğer öğretmen arkadaşıma mesaj attım; gülümse ünlü olduk diye...devamında Futuristler Derneği Başkanı Murat Şahin çıktı ve o da önemli bir CEO...o kadar sevimli ve espiriliydi ki yıllardır  tanışıyormuşuz gibi...o da bir işe girerken asla pes etmemek gerektiğine vurgu yapıyor...kendi deneyimlerini anlatırken çok sempatikti:) ve Kişisel Gelişim uzmanı yönüyle tanıdığım Timur Tiryaki'yi dinliyoruz..hem 12 yıldız için hem de diğer tüm katılımcılar için önerilerini sunuyor...sözlerini not ediyorum...hayata dair çünkü...ve etkinliğin sonunda 12 yıldız açıklanmadan Ömer Bey son bir konuşma yapıyor..resimdeki öğretmenin ben olduğumu söylediğinde alkış sesleri duyuyorum..."iyi ki gelmişim" benim için harika bir öğretmenler günü hediyesi...12 yıldız seçilen gençlerin heyecanını görebiliyorsunuz ve birçok güzel şey başaracaklarını hissedebiliyorsunuz...onlar parıldarken bu toplantıdan edindiğim deneyimler bana defalarca 700 km yol yapma hissini veriyor...unutmadan Mehmet Bey, Murat Bey, Uğur Yasin Bey ve sevgili Ömer Ekinci felsefeye yaptıkları atıflar bir felsefe öğretmeni olarak, felsefeye verilen bu önemden dolayı beni gururlandırıyor..tüm konuşmacılar üstü kapalıda olsa okumanın önemine değindi..hemen hemen hepsi, birbirinden habersiz olarak, her şeyi okuyorum dediler; bu da başarılarındaki başka bir etken olsa gerek..ve artık Kadışehrin'e dönme vakti malum okul var...Müdür yardımcımı arıyorum sesimden anlıyor mutluluğumu...mutluyum ve Ömer Bey'e yazıyorum Arşimet demişti ki "bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım"...bu toplantı o kadar verimli geçti ki benim için...eminim oradaki herkesin  içindeki arşimet noktasını bulmasını sağladınız...iyi ki varsınız...iyi ki varsınız Ömer Ekinci...size ve 12 yıldızınıza sonuna kadar inanıyorum...ve toplamda 24 saat yolculuğun üzerine 6 saat derse girip bir de ilçedeki başka bir etkinliğe katılan ben hala uyumak istemiyorum...içimdeki heyecan devam ediyor ve ben bu duyguyu seviyorum...
buarada CEO'nun açılımı; en üst düzey genel yönetici demek..

11 Eylül 2012 Salı

...

kadışehrinde kötü zamanlar geçti...blogumun giriş yazısında küçük bir ilçede temiz insanlar diye başlamıştım...malesef küçük ilçemize kötü insanlar girdi...evime hırsız girmiş...durmadı okuluma da girdi...neyim var neyim yok hepsini götürdü...benim gibi internet düşkünü olan biri için bilgisayarının gitmiş olması bir eziyet...ve resimlerim ...uzun süredir yazmıyorum...çünkü ilçemizde güzel şeyler olmadı geçen dönem.. benim bu blogu açmaktaki amacım güzel şeylerden bahsetmek...güzel şeyler olmadı değil; kendimi en yalnız hissettiğim anda dostlarımı gördüm...hırsızlar maddi şeyleri götürdü ama çevremde ne kadar güzel insan varsa ellerini uzattı...öğrencilerimin hırsızları bulmak için kurdukları  masum planlar, arkadaşlarımın keyfimi yerine getirme çabaları...şanslı bir insanım ben...bu yüzden de mutluyum...herşey çalınabilir insanın dostları yeter...muhteşem dostlara, harika öğrencilere sahibim ötesi var mı?..ve ben çok heyecanlıyım bu günlerde..okul açılacak..kimileri için sevinilesi bir durum olmayabilir..ama benim için sevdiğim bir filmi, sevdiğim ve sürekli değişen kadrosuyla yeniden yeniden çekmek gibi...güzel bir tatilin sonunda buradaki kısıtlı yaşantıma geri döndüm...belki buradaki imkansızlıklardan dolayı tatil masal gibi geçiyor...bu yaz yine Yasemin hocanın cennet köyündeydim (Muğla), sonra Konya'da, medeniyetler şehri Hatay'da, kurtuluşun şehri Samsun'da ve tabi memleketim güzel şehir Ankara'da, arada bir şehri es geçiyorum çünkü ailem oraya gittiğimi bilmiyor:) Ülkem o kadar güzel ki, o kadar farklı kültürü içinde barındırıyor ki farklılıkları neden sevemiyoruz anlayamıyorum ..tabi bu arada Kadışehri'ne de uğradım:).. Kadışehri ramazanda bir başka...her şehrin bir ruhu var; bu ilçenin ruhu o dönemlerde hissettiriyor kendini...evim caminin karşısında buradan ramazan coşkusunu izlemek keyifli... bu ilçede çok gülümsüyorum ve gülüyorum, kendimi daha fazla tanıyorum, özlüyorum, sıkılıyorum ama samimiyetini seviyorum...yarın için çok heyecanlıyım nedenini bilmiyorum belkide bu yüzden yazıyorum...aslında bu yeni hissettiğim bir şey değil. çünkü kapı çaldığında bile heyecanla açıyorum...eşim söylüyor" niye bu kadar heyecan yapıyorsun? kapıyı açtığında Teoman'la karşılaşmayacaksın:)"...belki yeni günden umut kesmemek, belki kendinden umut kesmemek, belki  kapıyı çalandan umut kesmemek:)...her neyse işte, adı neyse.. içinizdeki heyecanı bulmanız dileğiyle...bu arada bu şarkı gibi içim:) dinlenilesi http://fizy.com/#s/3xx5b9