benim dünyama hoşgeldiniz...

küçük bir ilçede temiz insanların dünyasından haberler...yaşadığım, tanıdığım güzel hayatlardan küçük hikayeler...her insan farklı bir dünyadır...bunu biliyorum her yeni gün yeni bir dünyayla tanışmaya hazırlanıyorum...öğrenecek çok şey var..

:)

:)
öğretmenliğim ilk günleri...

benim dünyama hoşgeldiniz...

hayat garip...tüm ilginçlikleriyle bizi sarıyor...dünyanın en küçük, en ilginç yerinde de olsak her yeni gün bir şeyler öğreniyoruz...hayatın başka bir güzelliği ile karşılaşıyoruz...işte bu da benim dünyam...

24 Aralık 2011 Cumartesi

çok şıksınız eyüp hocam...

kadışehrinde karışık günler...bugünlerde buralarda hayat tam bir koşuşturma içinde...okulumuz ikiye bölündü imam-hatip bölümümüz "kadışehri imam-hatip lisesi" adı altında caminin altına taşınıyor...bizde de merak; hem oraya hem kendi lisemize nasıl yetişeceğiz diye...buralarda öğretmen olmakta zor, öğrenci olmakta...ama derler ya zor olan güzeldir diye...yine de keyif almaya çalışıyoruz...tabi bazen aklımıza vizontele repliği geliyor; insan memleketini neden sever? başka çaresi yoktur da ondan :)...sanırım biraz mecburiyet, biraz da küçük olmasının avantajı samiyetin sıcak kalmasından dolayı seviyoruz en azından ben seviyorum :)...okulumuz fizik öğretmeni döndü hoca ve çocuk gelişimi öğretmeni selda hocayla doğum günü kutlama timi kurduk sayılır...bir site de okumuştum; sürpriz yapan kişi, sürprizi yaşayacak kişiden daha fazla heyecanlanıyorsa, kayda değer dostları vardır o kişinin diye...gerçekten de öyle buralarda sahip olduğumuz en kıymetli şeylerden biri bu...kıymetli öğretmen arkadaşlarımız var...ve her sene birinin tayini çıkıyor...bu sefer bir seneyi aynı evde paylaştığım, öğretmenliğe beraber başladığım selda hoca gidiyor...ne zaman sıkışsam yanı başımda olan, beni hep dengede tutan, olgunluğuna hayran olduğum canım arkadaşım gidiyor...geçenlerde tost yapayı bile beceremeyen döndü hoca ile bana "ben gidince ne yapacaksınız siz "diye sordu...haklı şimdilerde döndü hocayla kara kara bunu düşünüyoruz..sahi ben bu yazıya ne diye başlamıştım :) okulumuzun en şık hocası, edebiyat öğretmeni eyüp hocamızdan bahsedecektim..eyüp hoca okulumuzun en sevilen öğretmenlerinden...başlıktan da anlaşılacağı üzere en şıkı...3 yıldır beraber çalışıyoruz...espirili ,eleştiriye çok açık, kendisini de eleştirebilen birisi...birçoğumuzun sahip olması gereken özellik...birde en şıkı :)  hep deriz ya dış görünüş önemli değildir diye,  buna katılmıyorum...kendisine saygısı olan kişi dış görünüşüne önem verir...ki başkalarına saygı duymakta kendine saygı duymakla  başlıyor diye düşünüyorum...biliyorsunuz bu sıralar moda programları revaçta...ve okulumuz moda avcısı öğrencileri hep bunu söylüyor "çok şıksınız eyüp hocam"...başlık bahane yazasım geldi:)

27 Eylül 2011 Salı

gece başka, gündüz başka...

kadışehri'nde yeni bir dönem...birçok şey değişti buralarda...müdür yardımcılığını bıraktım...ferhat hoca şube müdürü oldu (şimdi yeniden yerinde gözüm var :)...milli eğitim müdürümüz değişti...kaymakamımızın  tayini çıktı...koca bir tatil bitti...ama güzel geçirdim tatili;okulumuz öğretmenleriyle gittik tatile...yine bir öğretmen arkadaşımıza; yasemine...tunusta yasemin devrimi yaşanırken o bize yasemin hüznü yaşatmıştı...hüzün derken tayini çıktı; gidişine üzüldük...yokluğu çok hissediliyor...onun masal köyüne gittik...herkes çok samimi ve sıcaktı...doğa zaten tüm güzelliğini önümüze sermiş bir tarafta orman, bir tarafta deniz...ve her şey organik..çok eğlendik, muğlanın tüm güzelliklerini görmeye çalıştık..buarada ben muğlaya "cennet" derim...hatta abartıp başka cennet istemiyorum bile diyorum :) yaseminde orda büyümüş bir melek...biz okulca onu çok özlüyoruz...en çokta ben..
tabi tatilde her şey çok güzel gitmedi...çok acayip, çok kötü bir duyguyla tanıştım; çaresizlik...tatilin son günleri kadir gecesiydi...o gece çok acı geldi bize...kapı komşumuzun oğlunu kaybettik, benimle yaşıt, hayatının baharında, bir görenin bir daha baktığı..aniden hastaneye kaldırıldı...ve biz dua ediyoruz lütfen bişey olmasın...10 dk sonra ağıtlar duymaya başladım...kapıya yaklaştık kardeşimle...birbirimize bakıyoruz....istiyorum ki sevda (kardeşim) bir şey yapsın...abla iyileşmiş bir şey yok desin...ağıtlar arttıkça, sevda dahil etrafımdaki her şey nesneleşti...kimse ama kimse birşey yapamıyor...o kadar yalnız hissettim ki, o kadar güçsüz, aciz...biz sadece birbirimize "çocuk gitti", "gitti çocuk" diyoruz...ölümü yakıştıramamak buymuş meğer...gitti işte...ağıtlar...mekanı cennet olsun...bu bayram bize gelmedi yani...kapımızı her açtığımızda acıyla karşılaştık...hala düşününce kalbimin tam ortasını bıçak kesiyor...hayat böyle işte...acı çok derin oluyor bazen...ve her yaşanan ölümle daha iyi biliyorum ki; insan hayatından daha kıymetli hiç bir şey yok...hayat çok kısa, bazen çok acımasız...sevdiklerimize sıkı sıkı sarılmak gerek..her anı doyasıya yaşamak gerek...
ben bugünlerde bir garibim...aslında genel halim; "gece başka, gündüz başka"...gündüzleri çok keyfim yerinde, dünya yansa umrumda değil gibi, ordan oraya koşturuyorum...malum yeni dönem heyecanı...geceleri ise dünyanın tüm dertleri üstüme yükleniyor...haberleri izlemek istemiyorum; yeni şehit haberleri, masum sivil halktan birilerinin ölümü..ölümün kime, hangi inanca ya da hangi halka dokunduğunun önemi yok..canımızı yakıyor...sonra bir sürü adaletsizlik...bunlar büyüyor, büyüyor...sonra daha ileri gidip sorguluyorum "neden", bu nasıl bir oyun...beni bilenler bilir en çok kullandığım söz  "neden"...sonra varoluşa sonra.... sonrasını yazmayayım...o noktada zarar göreceğimi biliyorum.. çünkü o zaman gerçekten herşey gerçekliğini yitiriyor ve kendimi derin bir anlamsızlık içinde buluyorum...daha ileri gidersem zaten,  hastaneye beni ziyaret etmeye gelmek zorunda kalabilirsiniz.. ha geldiğinizde sizi tanır mıyım bilmem, malum gerçekliğinizden şüphe edebilirim..


25 Haziran 2011 Cumartesi

hayat bu işte...


koca bir dönem bitti...zorlu bir sene oldu benim için...malum müdür yardımcılığı yapıyorum...işimden birçok şey öğrendim...ama en çok öğrendiğim şeyse; idarecilik için çok erken...artık "ferhat hocanın yerinde gözüm yok":))...artıları olduğu kadar eksileri de vardı...en kötü yanı öğrencilerden uzak kaldım ve en çokta bu yüzden işimi sevmemeye başladım...şimdilerde okul boş...onlarsız bu şehir hiç güzel değil...bu arada ferhat hocanın yerine vahit hocam görevi devraldı onun yerinde de gözüm yok:)...
bir şeyler değişiyor...herakleitos'un dediği gibi "değişmeyen tek şey değişimin kendisi"...ve ne diyordu "herşey akar"...belkide akan şeyler arasında en acımasızı zaman...içindeyken fark etmediğimiz; ama geriye dönüp baktığımızdan elimizden kayıp giden zaman...hayatında "kendi için hiçbir şey yapmamış"  veya "sadece kendi için bir şeyler  yapmış" bireyler için bu akışın ne kadar huzursuzluk yarattığı ortada...farkında olmadığımız mutsuzlukların, içimizdeki boşlukların temelinde bu var belkide...zıtlıklar barındırıyor yaşam...kendimiz için yaşarken, başkalarına da kendimizden bir şeyler vermek gerekiyor...bu aslında güzel bir alışveriş, çok da keyifli...bu konulara nerden geldiğime değinmek gerekirse (aslında tamda amacım buydu:) bir şarkı dinliyorum manga'dan;
 "Hayat bu işte;
Kanatlanıp gitmek dururken
Dört duvar içinde hapsolursun
Yaşamak için bir neden ararken
Ölmek için bulursun...
"
içinde bulunduğumuz durumu özetliyor gibi...her şey biraz  bakış açısında...bu bir oyun...her anın tadı çıkarılması gereken bir oyun...elbetteki her anı güzel değil...ama her şeyin geçici olduğu da aşikar...sıkıldığımda, üzüldüğümde en çok söylediğim söz "geçecek gökçen"...ve geçiyor da...

not: aslında ben bu yazıya çok keyifli bir şeyler yazmak için başladım...ama satırdan satıra gerçerken değiştim:))...ama genel ruh halim şu; tıklayın:)))

26 Ocak 2011 Çarşamba

"deliliğe övgü"

kadışehrinde karlı günler...çocuklar gibi mutlu olduk bugün...sanırım hayatı tüm yönleriyle seviyorum...okulumuzun beden eğitimi hocası bugün kar da resimlerimizi çekti...kar için süslenmekte bir ilkti...ibrahim hoca asker öğretmen...hayran olduğum bir kişilik yapısı var(belki biraz kendime benzettiğim için :)...bir kere en sevdiğim yönü çok insancıl karşısındakini sadece insan yönüyle görmesi...bu hepimizde var diyebilirsiniz...ama bunu başarmak çok zor aslında...bazen kişilik yapımız, bazen geldiğiniz yer, bazen siyasi görüşünüz, bazense çok kutsal saydığımız değerlerimiz buna engel olabiliyor ve biz farkında olmuyoruz...okulda velilerle görüşürken ne zaman sıkışsam, ibrahim hoca yardıma koşuyor...sabırla en ince ayrıntısına kadar sorunu anlamaya ve çözmeye çalışıyor...bugün bana bir video göndermiş durakta otobüs beklerken dans eden bir adam...çok keyif aldım izlerken bazen onun gibi olmayı ne çok istediğimi düşündüm..."mutluluk, aklın bittiği yerde başlar" diyor Erasmus "deliliğe övgü" kitabında...sanırım haksız değil...bende videoyu paylaştığımda aynı yorumları aldım arkadaşlardan; toplumun, değerlerin hatta bazen kendi kendimizin hayattan keyif almayı sınırladığını düşünüyorlar..elbetteki kastettiğim durakta kendi kendine dans etmek değil...çok basit mutlulukları nasıl da engelliyoruz tüm bu nedenlerden...biz bu gece okulumuzun coğrafya hocası yasemin hocayla biraz sıyrıldık bundan kar yağdı ve dışarı çıktık...süslendik...kartopu oynadık... fotoğraf çekildik(ibrahim hoca sağolsun)...oda ne bi baktık bizim caddedeki camların birçoğundan insanlar bizi izliyor...belki ayıpladılar bizi ama yerimizde olmak istediklerini hissettik nedense:)...hayatı es geçmemek lazım ben bu gece birkaç fotoğraf çekildim, güzel bir video izledim diye mutlu uyuyacağım...şimdi biraz hayatın tüm kasvetinden sıyrılmalı bizi kasan, bizi başka biri yapan herşeyden sıyrılmalı en azından bir kaç dakikalığına...bide bulabilirsek Erasmus'un Deliliğe Övgü kitabını okumalı...

1 Ocak 2011 Cumartesi

2011'e MERHABA

koskoca bir yıl daha geçti...çok hareketli ve güzel bir yıldı...bir sürü güzel insan girdi hayatıma, bir sürü değişim yaşadım...geriye dönüp baktığımda boş geçirmedim diyorum...kadışehri'nden birçok şey öğrendim...potansiyellerimi keşfetmemi sağlayan, her daim enerjisinden etkilendiğim, mütevaziliğine özendiğim çok uzaklardan bir dost kazandım...öğrencilerin gözlerinden masumiyetin önemini, merhameti...merhametin hayatımda en çok önem verdiğim değer olduğunu birçok şey...olumsuz şeylerde yaşadım tabi herkes gibi...ama olumsuzlukları sırtıma yük etmedim...buda geçecek diye inandım hep...küçücük bir şeyde umudunu yitiren öğrencime, en çokta bunu öğretmeye çalıştım "bu da geçecek" olumsuzluklar bizi büyütecek, olgunlaştıracak..başkalarının başarılarıyla gurur duydum...bu çok başka bir duygu...öğretmen olmanın en güzel yanı bu belkide...sonra koşulsuz sevgiyi tattım, öğrencilerime de bunu vermeye çalıştım...onlar bilir onları ne kadar çok sevdiğimi...onlar beni büyüttü ben onları sevdim :)...gelişmeme, ilerlememe, kendimi daha çok tanımama yardımcı olan tüm öğrencilerimin çok güzel bir yıl geçirmesini diliyorum. hepsini çok seviyorum...umarım en az benim ki kadar güzel bir hayat geçirirler...umarım hayatın tüm renklerini görebilirler...