benim dünyama hoşgeldiniz...

küçük bir ilçede temiz insanların dünyasından haberler...yaşadığım, tanıdığım güzel hayatlardan küçük hikayeler...her insan farklı bir dünyadır...bunu biliyorum her yeni gün yeni bir dünyayla tanışmaya hazırlanıyorum...öğrenecek çok şey var..

:)

:)
öğretmenliğim ilk günleri...

benim dünyama hoşgeldiniz...

hayat garip...tüm ilginçlikleriyle bizi sarıyor...dünyanın en küçük, en ilginç yerinde de olsak her yeni gün bir şeyler öğreniyoruz...hayatın başka bir güzelliği ile karşılaşıyoruz...işte bu da benim dünyam...

27 Eylül 2011 Salı

gece başka, gündüz başka...

kadışehri'nde yeni bir dönem...birçok şey değişti buralarda...müdür yardımcılığını bıraktım...ferhat hoca şube müdürü oldu (şimdi yeniden yerinde gözüm var :)...milli eğitim müdürümüz değişti...kaymakamımızın  tayini çıktı...koca bir tatil bitti...ama güzel geçirdim tatili;okulumuz öğretmenleriyle gittik tatile...yine bir öğretmen arkadaşımıza; yasemine...tunusta yasemin devrimi yaşanırken o bize yasemin hüznü yaşatmıştı...hüzün derken tayini çıktı; gidişine üzüldük...yokluğu çok hissediliyor...onun masal köyüne gittik...herkes çok samimi ve sıcaktı...doğa zaten tüm güzelliğini önümüze sermiş bir tarafta orman, bir tarafta deniz...ve her şey organik..çok eğlendik, muğlanın tüm güzelliklerini görmeye çalıştık..buarada ben muğlaya "cennet" derim...hatta abartıp başka cennet istemiyorum bile diyorum :) yaseminde orda büyümüş bir melek...biz okulca onu çok özlüyoruz...en çokta ben..
tabi tatilde her şey çok güzel gitmedi...çok acayip, çok kötü bir duyguyla tanıştım; çaresizlik...tatilin son günleri kadir gecesiydi...o gece çok acı geldi bize...kapı komşumuzun oğlunu kaybettik, benimle yaşıt, hayatının baharında, bir görenin bir daha baktığı..aniden hastaneye kaldırıldı...ve biz dua ediyoruz lütfen bişey olmasın...10 dk sonra ağıtlar duymaya başladım...kapıya yaklaştık kardeşimle...birbirimize bakıyoruz....istiyorum ki sevda (kardeşim) bir şey yapsın...abla iyileşmiş bir şey yok desin...ağıtlar arttıkça, sevda dahil etrafımdaki her şey nesneleşti...kimse ama kimse birşey yapamıyor...o kadar yalnız hissettim ki, o kadar güçsüz, aciz...biz sadece birbirimize "çocuk gitti", "gitti çocuk" diyoruz...ölümü yakıştıramamak buymuş meğer...gitti işte...ağıtlar...mekanı cennet olsun...bu bayram bize gelmedi yani...kapımızı her açtığımızda acıyla karşılaştık...hala düşününce kalbimin tam ortasını bıçak kesiyor...hayat böyle işte...acı çok derin oluyor bazen...ve her yaşanan ölümle daha iyi biliyorum ki; insan hayatından daha kıymetli hiç bir şey yok...hayat çok kısa, bazen çok acımasız...sevdiklerimize sıkı sıkı sarılmak gerek..her anı doyasıya yaşamak gerek...
ben bugünlerde bir garibim...aslında genel halim; "gece başka, gündüz başka"...gündüzleri çok keyfim yerinde, dünya yansa umrumda değil gibi, ordan oraya koşturuyorum...malum yeni dönem heyecanı...geceleri ise dünyanın tüm dertleri üstüme yükleniyor...haberleri izlemek istemiyorum; yeni şehit haberleri, masum sivil halktan birilerinin ölümü..ölümün kime, hangi inanca ya da hangi halka dokunduğunun önemi yok..canımızı yakıyor...sonra bir sürü adaletsizlik...bunlar büyüyor, büyüyor...sonra daha ileri gidip sorguluyorum "neden", bu nasıl bir oyun...beni bilenler bilir en çok kullandığım söz  "neden"...sonra varoluşa sonra.... sonrasını yazmayayım...o noktada zarar göreceğimi biliyorum.. çünkü o zaman gerçekten herşey gerçekliğini yitiriyor ve kendimi derin bir anlamsızlık içinde buluyorum...daha ileri gidersem zaten,  hastaneye beni ziyaret etmeye gelmek zorunda kalabilirsiniz.. ha geldiğinizde sizi tanır mıyım bilmem, malum gerçekliğinizden şüphe edebilirim..


Hiç yorum yok: